Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atadığı Prof. Melih Bulu, atanmasının akabinde gelen reaksiyonlar ve istifa davetlerine ait yaptığı açıklamada “asla istifa etmeyeceğini” söyledi. Havacılık, Uzay ve Teknoloji Şenliği TEKNOFEST’in İstanbul’daki tanıtım toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bulu, Boğaziçi Üniversitesi’nde demokratik hudutlara uyulduğu sürece insanların kendini söz etme hakkı olduğunu belirtti. “Ben de buna sonuna kadar müsaade veren bir rektörüm” diyen Bulu, “Bununla birlikte oburlarının haklarını suistimal eden, onları zorlayan noktalara geldiği vakit da olağan ben de bunları olabildiğince engellemeye çalışıyorum. Bu demokratik tenkit kültürünü kesinlikle müdafaamız lazım. Bu ülkemiz için de çok değerli, Boğaziçi için de çok kıymetli” diye konuştu.

‘Aşırıya götürdüler’

Boğaziçi Üniversitesi’nde kimi kümelerin bu protesto kültürünü çoka götürdüklerini söyleyen Bulu, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Evvelsi gün olan olaylarda rektörlük binasının 3 kapısı da ablukaya alınarak içeride çalışanların saat 21.00’e kadar dışarıya çıkmaları fiili olarak engellendi. Bununla ilgili ikazlar yapılmasına karşın öğrenciler, oburlarının özgürlüğünü engelleyici biçimde bir duruma girdiler. Bu kapsamda da doğal ki uyarılmalarına karşın abluka kalkmadığı için bununla ilgili bir önlem alınma zaruriliği doğdu. Dün akşam (çarşamba günü akşam) bu türlü bir şey olmadığı için yeniden öğrenciler demokratik olarak daha evvel yaptıkları protestolarını yapmaya devam ettiler. O yüzden de bu protestonun sonunu iyi çizmemiz lazım.”

‘Rektörlük hayalimdi’

Bir gazetecinin “İstifa etmeyi düşünüyor musunuz? sorusu üzerine Prof. Dr. Bulu şunları dedi: “Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör olmak, benim çok uzun müddetten beri düşündüğüm bir hayalimdi. Tahminen görmüşsünüzdür, yıllar evvel galiba 22 sene evvel, Siyaset Meydanı’nda Ali Kırca’ya bunu söz etmişim. Boğaziçi’nin paydaşlarıyla, mezunlarıyla, öğrencileriyle, hocalarıyla hatta etraftaki esnafıyla birlikte biz Boğaziçi Üniversitesi’ni çok daha iyi noktalara taşıyacağız. Boğaziçi Üniversitesi bugün de çok iyi bir yerdedir lakin nitekim dünyanın birinci 100 üniversitesi ortasına sokma gayem var. Ben bunu yapabileceğime inanıyorum 4 sene içinde. O yüzden de asla istifayı düşünmüyorum. Boğaziçi’ni de birinci 100’e sokmak için elimden geleni yapacağım.”

Boğaziçi Üniversitesi’nde demokratik  protesto kültürünün her vakit olduğunu, kendisinden evvelki rektörün de emsal protestolarla karşı karşıya kaldığını söyleyen Bulu, kendisinin de protestolarla karşı karşıya kaldığını lakin buna çok hürmet duyduğunu tabir etti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun          “Bakan olduğum sürece rektörümüzün odasına girişe müsaade vermeyeceğim” açıklamasının hatırlatılması üzerine Bulu şunları dedi:

“Kesinlikle öğrencilerimizin, hocalarımızın kendi fikirlerini söz etme özgürlüğü var. Şimdiye kadar da bunlarla ilgili en ufak bir karşı duruş göstermedim göstermeyi de düşünmüyorum. Zira demokrasinin, tenkidin olmadığı yerde gelişme olmaz. Demokrasi uzlaşma kültürü gerektirir. ‘Ya benim dediğim olacak ya hiç’ mantığı, 1-0 mantığı hakikat bir mantık değil. Sayın İçişleri Bakanımıza teşekkür ediyorum zira 1-0 mantığı ile gelen bir protesto hareketi varsa, orada doğal olarak onun gerektiği bariyerlerin konulması gerekiyor.”

‘Aday kulüplerden biriydi’

Prof. Dr. Bulu, LGBTİ Kulübü’nün adaylık sürecinin sonlandırılmasına değinerek, “LGBT, Boğaziçi Üniversitesi’nin aday kulüplerinden biriydi. İki seneyi aşkın bir müddettir de aday kulüptü. Olağanda de üniversite 2 senede kulübün devamı ya da durdurulmasıyla ilgili karar verir. LGBT’de bu 2 sene geçmiştir. Üniversite idaresi 2 sene geçmesine karşın LGBT’nin resmi kulüp olmasına karar vermemiştir. Son olaylarda bu Kabe’yle ilgili provokasyon ve daha sonra da LGBT’nin odasında yapılan aramalarda, LGBT’yle ilgili yasa dışı yayınların da odada bulunması sebebiyle adaylık sürecinin sonlandırılması mecburiliği oluşmuştur” dedi.

‘Amaç Seyahat gibisi eylem’

Boğaziçi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör atanmasının akabinde başlayan hareketler, siyasalların de öncelikli gündem başlıkları ortasında yer aldı.

TBMM Lideri Mustafa Şentop: Bu aksiyonların profesyonellerin organize ettiği aksiyonlar olduğunu düşünüyorum. Kadıköy’de polislerin aracını tekmeleyen bireyler var. Ayrıyeten gözaltına alınanların yarısından fazlası öğrenci değil. Bu iş rektör ataması falan değil, atamayı mazeret ederek Seyahat hareketlerine misal hareketler düzenlemek. Seyahat olaylarındaki aksiyonlara benzeyen bir noktaya taşımak, aksiyonları sokaklara yaymak istedikleri kanaatindeyim. Üniversiteler ideolojik arbedelerin arenası değil, bilimin ve araştırmanın merkezleridir.

‘Boğaziçi’ne takviye teröre destektir’

MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli: Boğaziçi Üniversitesi’nde Türkiye’nin hudut uçlarıyla oynanıyor. Üç beş şuursuz öğrenciyi paravan yapan terör örgütü mensupları ateşe körükle gidiyor. Eşkıyalar Boğaziçi’ne tutunarak ülkemize meydan okuyor. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylara dayanak vermek geldiğimiz bu etapta teröre takviye vermektir. CHP Genel Lideri, gözaltına alınan yasa dışı örgüt üyelerine ‘Çocuklarımız, öğrencilerimiz ve Türkiye’nin evlatları’ diyor. Kılıçdaroğlu ya aklını peynir ekmekle yemiş ya da iradesini ve siyasetini terör örgütlerine rehin bırakmıştır. Türkiye’nin bu türlü evlatları yoktur. Çocuk yahut öğrenci dedikleri vandaldır, barbardır, gözlerini kan ve nefret bürümüştür. Sırtlarını casuslara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır. Yasa dışı aksiyonları öbür üniversitelere teşmil etmek için kuyruğa girenler bunun bedelini acıklı biçimde ödemelidir. Boğaziçi Rektörü kayyım değil, legal ve hukuksal tasarrufla atanmış bilim insanımızdır. Sayın Rektör asla istifa etmemelidir. Şayet aksi olursa üniversiteler tümden yönetilemez hale gelecektir. Rektörümüz, öğretim üyeleri ortasından başta Rektör Yardımcılığı olmak üzere münhal bulunan misyonlara lazım gelen atamaları hızla yapmalıdır. Hakikaten taviz verilirse sonuç vahim olacaktır. Boğaziçi’nden bir Seyahat yahut 6-8 Ekim olayları ya da 15 Temmuz’un bir türevi çıkamayacaktır.