Disleksinin ilkokul çağında tespit edildiğini belirten Prof.Dr. Yeşim Fazlıoğlu, “Bu çocuklar okumayı sökmekte zorlanıyor. Türkçe, ses bakımından net seslerden oluşan bir lisan. Bizim çocuklarımız okumayı kısa müddette çözümleyebiliyor. Disleksisi olan bir çocukta bu, uzun vakit alabiliyor ya da okumanın suratını etkileyebiliyor, yüksek sesle okumada meseleler yaşanabiliyor” dedi.

Dünyada disleksi çocukların oranının azımsanmayacak kadar fazla olduğuna dikkati çeken Fazlıoğlu, şunları kaydetti:

“Anne ve babada varsa çocukta da çıkıyor”

“Her 5 çocuktan 1’inde disleksi görüyoruz. Dünyadaki orana baktığımızda çocukların yüzde 15’inde tanımlanmış. Özgül öğrenme bozuklukları içinde en ağır görülen sorun. Nörobiyolojik bir sorun, genetik geçişi olduğunu da araştırmalar ortaya koydu. Anne ve babada görülüyorsa çocukta da görülebiliyor.”

Eğitim yolunun yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını periyodunda değiştiğini hatırlatan Fazlıoğlu, ailelerin ve öğretmenlerin ilkokul çağındaki çocukları bu periyotta daha sıkı takip etmesi gerektiği ihtarında bulundu.

“Disleksi bir hastalık değil, önüne geçilebilir”

Fazlıoğlu, bunun bir hastalık olmadığını lisana getirerek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Dil gelişimi disleksinin risk faktörleri içerisinde birinci sıralarda yer alıyor. Çocukların okul öncesi eğitime devam etmeleri, lisan ile ilgili gerilikler var ise bunların desteklenmesi gerekiyor. Şayet çocukta istikamet, görsel ve işitsel algı üzere farklılıklar tespit edilmişse bunlarla ilgili duyu bütünleme çalışmaları yapılabilir. Öğretmen ve ailelerin birebir çocuklarıyla çalışmaları da bu durumun önüne geçebilir.”