İhsan Dindar – milliyet.com.tr

Öncelikle albümünüz iyi olsun. Albüme geleceğim fakat öncelikle malum olduğu üzere tüm dünyayı kasıp kavuran bu salgınla başlamak istiyorum. Bu süreçte günleriniz nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz?

Mümkün olduğunca üreterek, spor yaparak ve kendi iç sesimi dinleyerek, olumsuz niyetlerin beni ele geçirmesine müsaade vermeden tersine umutla, heyecanla çalışarak geçiyorum diyebilirim.

Böylesine güç bir süreçte müzikal üretimin devam etmesi çok önemli. Siz de buna katkı sunanlardan birisiniz. Duygusal olarak kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz tam da bugünlerde?

Bilhassa böylesi bir periyotta sizin de belirttiğiniz üzere hem müzikal, hem de sanatın her kısmında yapılan ve yapılacak olan üretimler çok çok değerli. İçinde bulunduğumuz bu süreci atlatmanın en iyi yollarından birisinin de birbirimize moralman iyi gelecek daha kalıcı, sürdürülebilirliği yüksek, vakitsiz işler, üretimler, projeler, ortaya koymanın olduğuna inanıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Kara Elmas ismini taşıyan birinci albümünüzü yayımladınız. İsterseniz birinci olarak albümün öyküsüyle, oluşum süreciyle, içinde yer alan isimlerle başlayalım…

Albüm öykümüzü kısaca anlatmam gerekirse, başta Kenan Doğulu olmak üzere albümde çalan müzisyen dostlarımızla Kanlıca’daki stüdyoda bir ortaya gelip 20 gün boyunca hepimizin var gücümüzle çalıştığımız vakit diliminde evvel müziklere karar verdik. Müzik kelamlarını düzenledik ve ardından de aranjmanlar üzerinde çalıştık. Bu mühlet zarfında bize dayanağını esirgemeyen çok değerli isimler de oldu tabi ki. En uğraş verdiğimiz müziklerimizden birisi olan ’Senlensem Ya’’ bir Evrencan Gündüz bestesi olup, Ceylan Ertem, Tuğrul Cerrahoğlu, Sadettin Dayıoğlu ve Kenan Doğulu’nun kelamlarını birlikte yazarak tamamladıkları bir müzik. ‘’İncilerin Dökülür’’ isimli müziğimizin nakarat kelamlarını ise sevgili Fikri Karayel yazıp müziğimizi farklı bir boyuta taşımıştır.

Bu noktada şunu da sormak istiyorum: Günümüzde süratli bir tüketim söz konusu. Hal böyle olunca da müzisyenler çoklukla single yayınlamayı tercih ediyor. Albüm yayınlamak bu noktada sizce gözü pek bir adım mı?

Şayet birinci çıkışınız ise aslında single yapmak bana hayli anlamsız geliyor. Süratli tüketimi desteklemekten diğer bir işe yaramadığını düşünüyorum. Tersine emek verdiğiniz bir çok şarkıyı üzerinde çalışıp en azından 5 ya da 6 müziğe tamamlayıp albüm yaptığınızda, dinleyici sizi hem daha iyi tanımış, hem de ne anlatmak istediğinizi daha iyi sezmiş oluyor. En değerli artılarından birisi de kendi sahnenizde kendi müziklerinizi daha çok söyleme bahtı elde ediyorsunuz. Bu durumda single yapmanın no-name bir isim için değil, bilakis profesyoneller için olduğunu düşünüyorum. Yani kendinizi iyice tanıtmış ve bilinirliğinizi arttırdıktan sonra çıkardığınız single’ınızın, daha da bir mana kazandığı kanısındayım.

Funk, caz, R&B üzere farklı türlerleri bir ortada barındıran albüm var karşımızda. Son yıllarda Türkiye’de alternatif müziklerin yükselişi söz konusu. Albümdeki parçaları şekillendirirken müzik dinleme alışkanlıklarındaki bu dönüşüm daha rahat hareket etmenizi sağladı mı?

Aslında o kadar da şuurlu yaptığımız bir şey değil bu farklılıklar. Aslında her birisi içimizde barındırdığımız bizi memnun eden ve severek uğraştığımız cinsler. ‘’Pop’’ dediğimiz biçimin da birebir vakitte içinde epey fazla çeşit barındırdığını bilmeliyiz. Alternatif diye isimlendirdiğimiz biçimin da pop müzikten türediğini düşünürsek, pop-rock, elektronik, funk, soul, punk, reggae-dub, triphop ve daha kaç müzik tiplerini de pop müziğin içinde bulabiliriz.

Müziğin içinde olan biri olduğunuz için geleceğine dair de öngörülerinizi merak ediyorum. 90’lar popun yükselişine tanıklık etmişti şimdiyse uzun bir sakinlik evresi yaşıyor. Sizce alternatif seslerin yükselişi devam edecek mi?

90’lar, daha çok aranjörlerin, prodüktörlerin ve plak şirketlerinin yönlendirmeleriyle işlerin yürüdüğüne şahit olduğumuz bir periyottu. Artık ise, herkesin her şeyi ferdi yaptığı zamanlardayız. Bu durum insanı hem şahsî istikametten geliştirirken bir yandan da işinin başında duran birisi olarak kişi, kendisini daha da profesyonel bir pozisyona oturtmuş oluyor. Biz de çıkardığımız “Kara Elmas” albümümüzde her ne kadar ortaklaşa bir yapıma girmiş olsak da bu durumu zevkli hale getiren en büyük ögenin tıpkı 90’lardaki üzere müziklerin canlı çalınmış olmasıdır diye düşünüyorum.

Yeniden günümüze döndüğümüzde, dijital dünyanın neredeyse hayatımızı büsbütün ele geçirdiği şu vakitlerde tercihen analog kayıtların çok daha samimi olmalarının yanı sıra, dijital kayıtları havada karada dövdüğü kanısındayım. Buradan çıkartacağımız sonuca nazaran de müzisyen arkadaşlarıma tavsiyem, büsbütün elektronik bir albüm yapmıyorlar ise müziklerinde en azından yarı-analog soundlar kullanıp hem kendilerini hem de dinleyicilerini daha hoşnut etme yoluna girmeleridir.

Bu süreçte konserlerin düzenlenememesi hepimiz için kanayan bir yaraya dönüştü. Şu noktada toplumsal aralıklı konserler konusunda bizimle paylaşabileceğiniz bir gelişme var mı?

Bildiğiniz üzere Park Et Seyret konserleri ismi altında bir çok konser, sinema gösterimi ve tiyatro gösterisi muvaffakiyetle yapıldı. Bunun yanı sıra açıkhava konserleri devam ederken, en son İngiltere’de Newcastle upon Tyne’de Gosforth Park’ta inşa edilen Virgin Money Unity Arena konserleri gerçekleşti. Açıkhava olmalarının verdiği rahatlıkla yapılan bu konserlerden sonra artık de gözler doğal olarak kapalı alandaki yerlere döndü. Bu husustaki şahsî fikrim ise mümkün olduğunca yerlerin tavan kısımlarının tekrar restore edilip açılır-kapanır hale getirilmesi. Birebir vakitte saat değişiklikleri nedeniyle de konserlerin,  daha erken başlayıp gece 00:00’da bitecek biçimde olması da, alınan tedbirlerden birisi. Bir müddetliğine daha bu kurallar çerçevesinde hareket edip bu güç vakitlerin üstesinden geleceğimize inanıyor, hepinize sevgilerimi yolluyorum.

[email protected]